ESİNLENMEK 2

بسم الله الرحمن الرحيم الحمد لله رب العلمين و الصلاة والسلام على سيد المرسلين اما بعد:

28/ذى القعدة/1435/بورصه

 

İdrâk her dâim açık mıdır? Esin, her hatıra düştüğünde Müdrik’in dizinin dibinde tezâhür ediverir mi?

Meşgâley-i âlem, idrâke müessir midir?

– Aldı başını gidiyor. Bize kaf dağı kadar ırak terkibâtı terennüm ederek, resmederek, aklın sıra söz ustalığı yapıyor.

– Ne tasannu bilirim, ne sanatkârım, sözlerimin samimiyeti olsun isterim değeri. Kişi fena bulunca Bâki’de ne semeri kalır geride ne de eğeri… Mâlum har mevta olunca semeri, at ölünce de kalır eğeri… Eser bırakmamışsa adamoğlunun nesi kalır?

Otların yeryüzünü kapladığı mevsimde bıraktık, hazan mevsimi birinci ayını doldurdu İlhâmi’den ses seda yoktur.

Nazlı gelin Esin ise Birleşmiş, ya da bir odaya tıkılmış milletler topluluğunun meclisinde, bir köşede sahne alacağı anı beklemektedir.

Asrın idrâkı denilen mevhume, işi tahrir olan tellallar aracılığıyla kendini göstermektedir. Muharrir her bir hadise için en az bir sütun döşeyen lafazandır. Bilir bilmez dalar mevzuya. Köşesi varsa ve tıklanma sayısı da yüksekse değme keyfine.

Kâtib arz-ı hâlim var yâra söyle. Kâtib benim ben kâtibin el ne karışır. Kâtibime ketm-i hakikât nasıl yaraşır? Kâtib söyleneni yazar, denilenin hududunu çiğnemez, dur dediği yerde kalır. Yazdıklarına âlem şâhiddir. Kaleme değen eller konuşmaya başladığında, ayaklar kalem cızırtılarına şâhidlik ettiğinde yüzü ak, yüreği pâk olmak hasretiyle yazar kâtib.

Muharrir, kendisine geldiğini vehmettiği, uydurduğu veya kendine fısıldanan duyumları kimselere aldırmadan kağıda döken özgür bireyin nâmıdır. Mahkemeler aldırmazsa, tekzibe mecbur kalmazsa iftiralarının hadi hududu olmaz. Verilen sütunu verilen sürelerde dolu tutmak zorundadır. Her mesele ve müşkilde uzmandır. Ele almadığı mevzu bırakmaz. Kalemi oynatırken masum olduğunu ve kamunun hukukunu müdafaa ettiğini söyler durur. Siyaseti sihrine râm eder, meclise ellerinde gazete parçasıyla arz-ı endâm eder vükelâ. Kelle keser baldır üzer muharrir. Hürriyyet, milliyyet, cumhuriyyet, özgürlük, müsâvât süsleridir.

Muharrir yazmak için hiç beklemez. Her meşgale de yazı konusudur, her durgunluk da yazısına konu olur.

İster Esin gelsin, isterse İlhâmi, isterse paşa gönülleri bilir. Ölürse ölsün zavallılar muharrir bırakmaz kalemi.

Zamanımızda kendilerine yazar, çizer, köşe yazarı, site yazarı, site sahibi, blog sahibi, tivit üstadı, feys erbabı, mesincır ehli gibi nâmlar verilmiştir.

Halk açar okur. Denklemlerde kullanmak üzere musaddak kabul eder buyruklarını. Asrın idrâki de teşekkül ediverir sühûletle.

Hangi nâmı benimser isek vaziyetimizi nâmımıza uygun almamız gerekir. Kâtib isek yaz denilince yazacak, dur denilince virgüle bile tevessül etmeyeceğiz. Gelen haberleri tedkik etmeden asla birilerine çatmayacağız. Fasılalar mevsimler kadar sürse de sabredeceğiz.Zira işimiz eserimiz olsun istiyoruz. Eserimiz yüzümüzü kızartmasın, karartmasın. Hem eser gülsün hem gülsün yüzümüz. Bustân-ı gülde bülbül gülsün, gül gülsün; bülbülü duyan gülsün, güle nazar eden gülsün. Ölen gülsün, geride kalan gülsün.

Paylaşın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Doğrulama Kodu (gerekli) * Süre doldu. Lütfen doğrulama kodunu(CAPTCHA) yenileyin!